10 Kasım 2013 Pazar

Derslerle Dolu Bir Yazı!!!

Beğendiğim bir yazıyı sizlerle de paylaşıyorum.


http://www.hthayat.com/yazarlar/seda-aydin/1017530-sen-onun-zaferini-caldin

“Sen onun zaferini çaldın!”


06 Kasım 2013 Çarşamba



Haftasonu, Özel Sezin Okulu 50. yıl etkinlikleri kapsamında, The School at Columbia University ile ortaklaşa düzenledikleri “SezinTeach21 Eğitim Sempozyumu”na katıldım. Özellikle eğitimcilere, çeşitli teknolojik araçlarla yenilikçi öğretme-öğrenme taktiklerinin paylaşıldığı seminerlerden en ilgi çekeni, Prof.Dr. Doğan Cüceloğlu’nun semineriydi. Doğan Hoca’nın kişisel performansıyla renklendirdiği sunum boyunca, “İyi ki Montessori felsefesiyle yıllar önce tanışmışım ve anneliğim, hayata bakışım bu felsefe ışığında gelişmiş” diye düşündüm.



Doğan Cüceloğlu, paylaşımlarına sıcacık ve derin bir anekdot ile başladı. Yıllar önce Amerika’ya doçentlik için gittiği sırada, profesörünü odasında ziyaret ediyor. Hocası, ayaklarını uzatmış, bir gözü 11 aylık oğlunda, öğrencilerini kabul ediyor. Bu sırada Doğan Hoca’nın bakışları, profesörünün koltuğa çıkmak için inanılmaz bir gayret içindeki oğluna takılıyor. Ufaklık, defalarca, kendi hızında, içinde davranış olgunlaşana kadar koltuğa çıkmayı deniyor.



Küçük yavrunun bu “eziyetine” bir son vermek isteyen müşfik Anadolu genci, “Doğan Amcası”, ufaklığı aldığı gibi koltuğa oturtuyor. Haklı bir gururla danışman profesörüne “Sen burada gevşek gevşek otururken, yavrucağız koltuğa çıkmaya çalışıp helak oldu, neyse ki amcası burada” bakışı atıyor. Minnet dolu bakışlarla kesişme umudu, “Neden böyle bir şey yaptın? Ben onu gözlemliyordum. Belki 2 saat boyunca oraya çıkmayı deneyecek, fiziksel ve mental bir çok gelişim dönemeci geçecek ve başardığı anda benimle gözgöze gelmek için baktığında ona bakarak – çıktın ! - diyecektim. Sen onun zaferini çaldın!”* ile son buluyor.



Doğan Cüceloğlu bu anıyı bir doktora programına bedel olarak anlattı. Gerçekten de almasını bilene ne çok ders var öyküde...



Montessori felsefesinin de en çok vurgu yaptığı, çocuğun bireyselliğine, kendi potansiyeline, gelişimsel ve kişisel hızına saygı, saygı, saygı…



Emekleyen bir bebeğin önündeki oyuncağa uzanmak için geçirdiği saatlerin, aslında bir şeye ulaşma sonucu için değil, nasıl önemli bir süreç olduğunu, ulaştıktan sonra edinilen makul özgüvenin kaç üniversiteye bedel olduğunu farkettiğimizde çocuğumuza altın anahtarı sunmuş oluyoruz.



Kendi çorabını giymesi için dakikalarca uğraşırken yaşadığı kendini gerçekleştirme hazzı, kişisel bakımını yaparken ona destek olduğumuzda, onun işini onun yerine yapmaya başladığımızda şu tür mesajlara dönüşüyor: “Sen yapamazsın, yetersizsin, ben daha iyi, hızlı ... yaparım.”



Bir günü, bu detaylara dikkat ederek yaşamak çok zor ve yoğun sabır işi gibi görünse de belki de küçük nüanslar, çocuklarımızı “başarılı” olmaları için onlarca kursa taşımaktan çok daha kolaydır.



* Doğan Cüceloğlu'nun "İki Masum Davranış ve Farkına Vardığım Beş Kavram" başlıklı makalesinden alıntıdır.



Hiç yorum yok:

Problem Çözme Süreci - 2