Hazır tatil havasındayken basit ve temel birşeyi hatırlatma ihtiyacı hissederek bu yazıyı yazmak istedim.Yaz tatili geldi geçiyor. Okullar açılacak, her yaştan çocuk yoğun bir tempoya girecek. Dersler, kurslar, etkinlikler. Belki hiç boş zamanları kalmadan ya da nefes alacak an’lar yaratamadan koşturmaca içine girecekler hatta bir kısmı tatil olmasına rağmen bu yoğunluğu tatilde de yaşıyorlar. Biliyorsunuz artık bu tempolara girme yaşı çok küçüldü.
Ebeveynlik rolleri, çocuğa bakış değiştikçe çocuğun
yaşamdaki var oluşu da değişiyor. Doğduğu andan itibaren belli özelliklere
ulaşması, belli becerileri geliştirmesi, belli ortamlarda bulunması, belli
kişilerle olabileceği programlarda yer alması çok çok önem kazandı. Çocuklar doğal akışından uzak, kendilerini
olduğu gibi var edebilecekleri ortamlardan uzak, hayal kuramadıkları, oyun oynayamadıkları
şekilde hayatta yer almaya çalışıyorlar.
Bakıyorum, yönlendirme,
müdahale, yapılandırma çok fazla var ve sonunda çocuk “anne, şimdi ne
yapabilirim?” diye sormaya başlıyor. Anne, “şimdi lego oynayabilirsin.” diyor
ve çocuk oyun oynuyor. Anne ya da babanın akışını kurguladığı, yönlendirdiği oyunları
oynuyor ya da ona göre davranıyor.Basit ama temel bir gerçek, çocuk her yaşta oyun oynamalı.Çocuk için oyun oynamanın anlamanı kavramak çok önemli. Serbest, hayallerin
havada uçtuğu, yaratıcı ve spontan, çerçevelenmemiş şekilde oynamalarından
bahsediyorum. Oyun oynuyorlar, kutu oyunu, bilgisayar oyunu,yapılandırılmış
oyun ama benim bahsettiğim çocuğun gelişiminde çok önemli bir yeri olan serbest
çağrışıma dayalı oyun oynamıyorlar, oynayamıyorlar. Çünkü zamanları yok, çünkü
ebeveynlerinin onlar için kurguladığı kalıba uygun hareket etmeleri gerekiyor. Bu
durum, doğal benliğin değil, sahte şişirilmiş bir benlik oluşumuna
sebep oluyor. Bunun uzantısı olan geleceğe yansıyan yetişkin ise bir gün içinden geleni yaşamaya ve kendi doğal
benliğini bulma yolculuğuna çıkıyor.
Müdahale edilmeyen, katkısız, çocuğun içinden geldiği gibi oyun oynamasından bahsediyorum. Serbest çağrışıma dayalı oyun için oyuncak gerekmez, oyuncağın miktarı, yeni eski olması hiç önemli değilidir. Çocuğun en önemli oyuncağı hayaldir. Hayal eder, var olan bir taşı oyununda hayal ettiği şeye dönüştürür. Serbest oyunlarda, her malzeme her şey olabilir. Bu çocuğun hayal gücüne, yaratıcılığına bağlıdır. Çamur köfte olur, yapraklar tırnak, çünkü hayal gücü onlara anlam verir. Oyun çocuğun kendi yaratıcı, spontan ben’ini sahnelediği yerdir. Orada güzel-çirkin, doğru-yanlış, iyi-kötü yoktur. Çocuk oyuna duygusunu, düşüncesini, izlenimlerini, hayallerini yansıtır ve oyunda sahneler. Hayal etmenin, oynamanın yaratıcılık ve baş etme becerileri üzerinde pek çok olumlu etkisi vardır. Çocuk bu sayede fikir üretir, dil becerilerine katkı sağlar, strateji geliştirir, yaratcı taraflarını spontan eyleme döker. Çocuk oyunla rehabilite olur. Doğal benliği gelişir.
Yapılan pek çok araştırmada, çocukluklarında oyun oynamış
kişilerin yetişkinlikte daha başarılı,mutlu, dingin oldukları yönünde sonuçlar
çıkıyor.
Anne babalar, hepimizin istediği çocuğumuzun hayatında mutlu olması ise, kendini istediği gibi var edebileceği ortamı ona sunmak önemlidir. Bu oyunla başlar, oyunun yaşı yoktur, yaşla beraber oyun şekil değiştirir sadece. Oyun ile kendi geleceğini ve benliğini kurguladığını hatırlamak önemlidir.
- Bilgisayar ya da telefon oyunlarını sınırlandırın. Ebeveyn olarak bunu yapmak sizin göreviniz.
- Çocuklar istedikleri gibi oyun oynama fırsatı verin. Tatil güzel bir fırsat, havalar kötüleşene kadar açık havada oynamaları için zaman yaratın, okul açıldıktan sonra da her anını etkinlik, kurs gibi şeylerle doldurmayın.
- Çocuklarınıza serbest zaman yaratın, canları sıkılsın. Buna alışık olmayan çocuklar ilk etapta sizi tırmalayacaktır. Sakin olun, müdahale etmeyin, müdahil olmayın, çözüm üretmeyin. Böylelikle sebat etmeyi, sabrı, alternatif yaratmayı geliştirir.
- Sürekli oyuncak almayın. Yaratıcı çözümler bulsunlar. Kendi oyuncaklarını yaratsınlar. Var olanları farklı şekillerde kullansınlar.
- Bireysel oynayabileceği gibi akranlarıyla oynamalarına zaman yaratın.
- Farklı yaş ya da karakterdeki yaşıtlarıyla bir arada oldukça farklılıkları kabullenme, iletişim becerilerini geliştirme, yönetme gibi pek çok becerilerinin gelişimine katkı sağlayacaktır. (Oyun grupları düşünülüyorsa yapılandırılmış olanlardan bahsetmiyorum, serbest oyun grupları olsun. )
- Çocuklar oyun olan her yerde çatışma çıksa da çözümünü bulurlar. Fiziksel bir durum varsa sınırı hatırlatabilirsiniz. Okul dahil olmak üzere kendi aralarında yaşananlara ebeveynler olarak araya girip müdahale etmeyin. Şikayet etse bile yönlendirmeyin, dinleyin ve duygusunu anlamaya çalışın. Sorunlar ebeveynler araya girince daha çok büyüyor, bu çocuğunuzu korumak değil, aksine sosyal gelişimine zarar vermek oluyor. Onlar bugün kızışır, yarın barışırlar. Düşünme yapıları yetişkinlere göre daha esnektir.
- Masal anlatın, masal bilmenize gerek yok, siz de yaratıcılığınızı kullanın. Onun da hayal gücünün gelişimine oyun kadar destek olur.
Cemal Süreyya’nın “masal dinlememiş çocuklar büyüyünce kendi resmini bile cetvelle çizer.” dediği anlamlı sözüne “oyun oynamayan çocuklar büyünce hayatta kitap bilgisi kadar var olabiliyorlar.” gibi bir ekleme yapabilirim.
. Basit ve doğal olandan uzaklaşmamak dileğiyle... Not: Bir sonraki yazıyı kaçırmayın! “Neden yaratıcılık,
spontanite önemli?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder