1 Eylül 2018 Cumartesi

Aykırı Olma, Uslu Ol! Derken, Yaratıcı Olmak...



Yaz mevsiminin son günleri.
Sahildeyim.
Etrafı seyrediyorum.
Sekiz on bir yaş aralığında bir grup çocuk gözüme ilişiyor.
Adı  “Kırlangıç” olan kayığın üzerinde saatlerdir oyun oynuyorlar, denize atlıyorlar, dalıyorlar, çıkıyorlar. Müdahalesiz, yönlendirmesiz nasıl da hayal güçleriyle, yaratıcılıklarıyla sınırsız oynuyorlar. Seyretmekten büyük keyif alıyorum.
Yaratıyorlar, hayali olanı oyuna çevirirken, aklındakini eyleme dökerken aynı zamanda sosyalleşiyorlar, eğleniyorlar, iletişim becerilerini geliştiriyorlar, sorun ya da çatışma anında anlık fikir üretip farklı önerilerle sorun çözme becerilerini devreye sokuyorlar, ayrıca fiziksel olarak ciddi bir efor sergiliyorlar.   
Bu bahsettiğim sahnenin her dakikasında bir yaratıcılık var, spontanlık var.
Yaratıcılık deyince, sıklıkla sanatsal bir yetenekten bahsedildiği düşünülür. Yaratıcılığın sadece sanatsal etkinliklerle ilgili olmadığını aynı zamanda yaşamda var oluşun önemli bir yapı taşı olduğunu belirtmek isterim.
Yaratıcılık ve spontanite iç içe iki kavramdır. Spontanite”, eski - yeni ya da belirsiz durumlara karşı uygun tepkiler verebilme becerisidir. Duyguları ifade etme, problem çözme, strateji geliştirme, anlık çözümler getirebilme, karar verme, yaşanan olay ya da durumları yönetebilmenin kısaca yürütücü işlevler dediğimiz becerilerin zemininde hep yaratıcılık ve spontanlıktan bahsedebiliriz. Yaratıcı tarafımızı eyleme dökerken, spontan yönümüz, kendimizi ifade edişimizdir. Yani yaratıcılığı gösterebilmenin aracı spontanitedir. Bu iki kavram birbirini tamamlar.
Prof. Dr. Türker Kılıç bir yazısında, yaratıcılığı; “bilinç, seçim yapabilme, yaratıcılık ise bu bu seçimin daha önce seçilip yaşanmamış olmasıdır. Yani daha önce yapılmamış bir seçimdir. “ şeklinde açıklar.
Her bebek doğduğu andan itibaren, yaratıcı ve spontan doğar. Ama karşılaştığımız çevre ve tutumlar, var olan potansiyelimizde belli yönlerimizi ön plana çıkarırken, bazılarını da köreltir. Bir insan yaşama geldiği andan itibaren  uyum sağlamak için,  kendini ortaya koymak için çok farklı şekillerde  ifade yolları oluşturur, denemeler yapar, bu anlamda çocuklar yetişkinlere göre daha esnek, daha spontan ve yaratıcıdırlar. Asıl bu işlevle doğmak değil, yaratıcı ve spontan işlevleri geliştirerek yetişkinliğe yol almak önemlidir.
Anlam olarak tam Türkçe karşılığı olmasa da ingilizcedeki “survive” kelimesi bahsettiğim bu bakışı anlatan bir kelimedir bence yani “survive” “hayatta kalmak” için yaratıcı ve spontan olmak durumundadır insanoğlu.
Yaratıcılık nasıl gelişir?
Bebek doğar ve anne- bebek arasında oluşan  ilk ilişki, ilk spontan etkileşimdir, spontan olmak durumundadır çünkü anne, bebeğinin ihtiyaçlarını, tepkilerini gözlemleyerek, bebeğin ihtiyacına yönelik anlık karşılıklarla, doğal anne çocuk ilişkisinin sağlıklı gelişimine katkı sağlar.  Ebeveyn bebeğin, sonra çocuğun, sonra ergenin kendi doğallığı içinde kendi akışı ile yol almalıdır.  Ebeveyn, kendi beklenti, istek ve ihtiyaçları doğrultusunda bebeğiyle arasındaki etkileşimi yönlendirmeye çalışırsa, var olan ilişki, anneden bebeğe yönelik tek taraflı yaşanan bir etkileşim oluşmasına, çocuğun mutsuz olmasına ve hatta yaratıcı ve spontan tarafların da körelmesine sebep olur.  Bu etkileşim, bebek büyüyüp çocuk hatta ergen olduğunda da devam eden bir süreç olduğu için önemlidir. Çünkü çocuk kendini var eden duygu, düşünce ve tutumlarını ifade edebileceği ortamlarda yaratıcılığını geliştirir.
Müdahaleci, otoriter, eleştirel, mükemmelliyetçi, kontrollü, çok yapılandırılmış, esnekliğe yer bırakmayan ortamlarda yaratıcı yönlerimiz gelişmez. İster helikopter ebeveyn deyin, ister kar küreyici ya da kanguru ebeveynlik deyin, son dönemde karşılaştığımız bu ebeveynlik yaklaşımları ile günümüz çocuklarının spontan ve yaratıcı yönleri gerilemiş durumda.  Duygusunu tanımayan, kendini ifade etmekte zorlanan, hep özel muamele görmek isteyen, sorun çözmekte bağımlı, sabırsız bir nesilden bahsederken, bu yaklaşımların etkisini göz ardı edemeyiz. Bazı tanımlamalar bizim yaklaşımlarımızdan bağımsız oluşmuyor.
Anne ya da çocuğa bakım veren kişilerin çocuğun cesaretini kırmadan kendini ifade etmesine, yaşına uygun sorumlulukları almasına,karşılaştığı yaşsal sorunlarla baş edebilecek yönlerini kullanabilmesine, yaşadığı dünyada var olabilmesini sağlayan orjinal taraflarını ortaya koymasına kısaca doğalında hareket etmesine rehberlik etmelidir.
Yapılan son zeka araştırmaları şu ilginç sonucu ortaya koymaktadır: 1950’lerden bu yana IQ seviyesinde 20 puanlık bir artış olduğu görülmektedir. Ancak zekanın bazı yönlerinde düşüş yaşandığı saptanmıştır. Yani kısa süreli bellek puanları yükselirken, çalışan bellek puanlarının düştüğü keşfedilmiş. Çalışan bellek, bilgiyi kullanmak ve bir şey yaratmakla ilgilidir.*
Başka kuşaklar ile ilgili sosyal bir çalışmada, son dönem kuşağın, iş hayatına atıldıklarında yaşadıkları mutsuzluktan bahsediyor ve bu mutsuzluğun temeline baktığımızda aslında yaratıcı, spontan yönlerin temel oluşturduğu farklı fikirlerin üretilebileceği kişiler arası etkin diyaloglar kurma, sebat, sabır gösterme gibi farklı özelliklerin yeni kuşakta çok gelişmediği üzerinde duruluyor.** Bu durumu kuşaklar arası fark olarak algılamanın yanında sebeplerini karşılaştıkları tutumlar ve çevreninde etkisi ile değerlendirmek önemlidir.
 Kendi orjinalliği içinde çocuğun, yaşamı, var olan çerçevede tanıma, anlama, karşılaştığı durum ya da kişilere uygun tepkiler verebilmesi konusunda cesaretlendirilmesi önemlidir. Anne babaların, çocukları belirli kalıplara sokmadan, fikirlerini ya da duygularına eleştirel yaklaşmadan, performans kaygısı geliştirecek bir tutum oluşturmadan, yaşına uygun yaratıcılığı destekleyecek toleranslı ortamlar yaratarak, şimdi ve burada’ya odaklanarak an'da kalmaya yardımcı olmaları önemlidir. "Eski köye yeni adetler getirme”lerine fırsat vermek ve bundan rahatsız olmamaktır. Bazen aykırı olmalarına izin vermektir.
Deniz Altınay'ın; “Yaratıcı ve spontan olduğumuz sürece mutlu oluruz, aksi takdirde kendimizi tekrar eden robotlar haline geliriz. “ sözü çok anlamlıdır.
Hatırlamamız gereken önemli bir nokta; çocuklarımızı yetiştirdiğimiz gelecek, kişiliğin yaratıcı yönlerinin üzerinde ön plana çıkacaktır.






Yararlanılan Kaynaklar:
*Prof. Dr. Kılıç Türker, “Beyin Nasıl Düşünce ve Zihin Oluşturur?” yazı serisi, Herkese Bilim ve Teknoloji Dergisi, 2018
Altınay Deniz, “Psikodramada, Yaratıcılık, Spontanite ve Ruh Sağlığı” yazısı
**Akurgal, Ali, "İş Arayan Yeni Kuşak", Herkese Bilim ve Teknoloji Dergisi, 2018

Hiç yorum yok:

Problem Çözme Süreci - 2